7 Mart 2009 Cumartesi

Servet ENGİN

Yazar-Dil Eğitim Uzmanı, Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi.1958 yılında Zonguldak’da doğdu. Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gördü. Engin, “Sevgi Atmosferi”, “Muhteşem Sanatlar”, “İz Bırakan Yazılar”, “İlklerin Ölümsüz Masalları” adlı eserlerin yazarıdır. Halen Dünden Bugüne Tercüman gazetesinde yazarlık yapmaktadır.

SEVGİ DOLU BİR DÜNYA

Sosyologlar, batı medeniyetinin beslendiği kaynakların kurumaya yüz tuttuğunu, genç nüfustan doğal zenginliklere kadar potansiyele ülkemiz ve Orta Asya ülkelerinin sahip olduğu, İslâm ülkeleriyle de işbirliği yapıldığında, rakipsiz bir oluşumun meydana gelebileceğini, bunun önündeki en büyük engelin cehalet ve tefrika olduğunu vurguluyorlar.


İnsan hayatı bir yandan bilim ve teknolojinin getirdiği yeniliklerle gittikçe daha kolay hâle gelirken, diğer taraftan insanoğlunun hırsı, cehâleti, öfkesi sebebiyle gün geçtikçe çekilmesi güç hâl almaktadır.
2025 yılında 9 milyar olması beklenen yaşlı dünyamızın sevgi atmosferiyle sarılıp sarmalanması insanoğlunun ortak özlemi. Dünyanın dörtbir tarafındaki felâketlerden bunalan insanlık, huzur dolu günlerin beklentisi içinde. Onun bu âsûde iklimi yaşayabilmesi, kalbi insanlık sevgisiyle dolu insanların dünya dengelerini değiştirebilecek güce ulaşmalarına bağlı.
Cenâb-ı Hak “salih müminlere iki cennet vardır” buyuruyor. Ahiret saadeti gibi dünya mutluluğu da insanların birbirini sevmesine bağlıdır. Ailede başlayan bu güzellik yavaş yavaş bütün toplumu, hatta insanlığı saracaktır. Kinin öfkenin ne kişiye ne de topluma hiçbir yararı yoktur.

Sosyologlar, batı medeniyetinin beslendiği kaynakların kurumaya yüz tuttuğunu, genç nüfustan doğal zenginliklere kadar potansiyele ülkemiz ve Orta Asya ülkelerinin sahip olduğu, İslâm ülkeleriyle de işbirliği yapıldığında, rakipsiz bir oluşumun meydana gelebileceğini, bunun önündeki en büyük engelin cehalet ve tefrika olduğunu vurguluyorlar .

Doğu Anadolu'nun dünyanın en zengin kaynaklara sahip bölgesi olması, geleceğin enerji kaynaklarından olan nükleer enerji kaynaklarına üç müslüman ülkenin sahip olması büyük bir avantaj. Bor-Toryum Türkiye'de, Polonyum Sudan'da, Uranyum Afganistan'da yoğun şekilde bulunmaktadır. Bizde eksik olan onları işletebilecek bilgi düzeyine sahip insanların olmayışıdır. Zengin hazinelerin fakir bekçisi olmaktan kurtulmak istiyorsak bilgili, vasıflı, her yönüyle mükemmel insanlar yetiştirip, onların organize işler yapmasına zemin hazırlanmamız gerekiyor.
Bir insan dâhi olsa yalnız başına birşey yapamaz. Cenâb-ı Hak yaratma gibi en önemli sıfatının tecellisini iki insanın birlikteliğine bağlıyor. Tek insan ne kadar kabiliyetli olursa olsun böyle bir lutfa mazhar olamıyor. Bilgi donanımlı organizasyonlardaki gücün azameti tasavvur dahi edilemez. Ayrı ayrı iş yapan 3 kişinin cılız güçlerini, bir araya gelindiğinde 111 kuvvetine ulaştıran birlik ve beraberlik ruhu, İslâm alemine uygulandığında, bu enerjinin önünde kimse duramaz. Ama bu sinerjinin oluşumu, fertlerin teker teker Muhammedi ruha nüfuz etmesiyle mümkün.

Peygamber Efendimizin (asm) Hıristiyanlardan paralı askerler tutması, Bediüzzaman hazretlerinin ehl-i küfre karşı hıristiyanlarla işbirliği yapılabileceğini belirtmesi, Hz. Ali'nin “Düşmanın düşmanı düşman kaldıkça dosttur” düsturuyla hareket etmemizi tavsiye etmesi, birlikte iş yaparken hain olmamak şartıyla sanatından istifade edilecek kişilerin inançlarının nazara alınmamasının mahzurlu olmadığını göstermektedir.

Geleceğe bilgili organizasyonlar hâkim olacak. Gelecekte ticarî, sosyal, kültürel ilişkiler tamamı ile değişecek. Surlar, kaleler, sınırlar kalkacak, coğrafyaları kültürel fetihler tayin edecek. Bu oluşuma hazırlıksız yakalanan milletler, asimile olmaktan kurtulamayacaklar.
İslâm âleminin zillete düşüp perişan hâle gelmesindeki en büyük etken cehâlet ve tefrikadır. İslâm âleminin, ilim ve teknolojiden ileri derecede istifade edip sünnet-i seniyyenin tayfları altında insan cevherini en iyi şekilde değerlendiremedikçe dünyaya öncülük yapabilmesi oldukça zor görülüyor.

Sınırların kalkıp ticari, sosyal, kültürel entegrasyonun zaruret haline geldiği günümüzde, puzzle'ın parçaları gibi modüler yapılar oluşturulması gündemdedir. Böylesine önemli bir bünyede kalp ve kafa konumuna yükselmemiz, o unsurların fonksiyonlarını eda etmemize bağlıdır. Mantıklı bir beyin, şefkatli bir kalbe sahip yarının dünyası, binbir dert ve ızdırapla çöle dönen geçen asırların rağmına saâdet asrındaki gibi gül bahçesine dönecektir.
Dünyanın dörtbir tarafındaki açların, sefillerin, eroinmanların, inançsızların, tefessüh etmiş itikat kurbanlarının, hırsızların, nefsi firavunlaşanların.. elhasıl insanlığın neredeyse tamamına yakınının oluşturduğu dünya tarihinin en korkunç felâket tablosunu gül devrine çevirebilecek böylesine bir gayret, insanlık tarihinin asr-ı saadetten sonra en önemli vazifesi olduğu için ülkemizi gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracak ve insanlığın iki dünya mutluluğunu yakalayabilmesinde tek çıkar yol olan birlik ve beraberlik ruhunu emr-i İlâhî ve teşvik-i peygamberi olarak başımıza taç yapmamız gerekmektedir.