19 Mart 2009 Perşembe

Ahmet BAYATLI

1955 yılında Kerkük’de doğdu. Musul Üniversitesi Fizik Bölümünden mezun oldu. TODAV (Türkiye Ortadoğu Dayanışma Vakfı) Başkanı’dır.


İSLAM’IN ÖZÜNDE BULUNAN RAHMET

Allah'ın yaratıcı olduğu apaçık bir hakikattir. Şüphesiz kainat ve onun içinde bulunduğu gökyüzü, yeryüzü, insanlar ve cinler Allah tarafından yaratılmışlardır.
Muhakkak ki, insanların kaynağı, baba, ana ve birdir. İnsanların tümü insani ve nesebi açısından birdirler dolayısıyla insanlar tek bir aileyi oluşturmaktadırlar. İnsanlar yokluktan var oldukları gibi aynı zamanda hepsi ölümü tadarak, tek bir mahkemede hesaba çekileceklerdir.
Kıyamet gününde kurulan mahkeme-i kübrada İlahi kanunun ve adaletin dışında hiçbir kanunun ve nizamın geçerliliği yoktur. Bir kısım insanlar, Hıristiyanların kanununa göre ve başka bir kesim Yahudilerin kanununa göre muhakeme edilmeyecektir. Herkes İlahi kanun ve nizama göre tek bir mahkemede hesaba çekileceklerdir.
İlahi kanunları öğrenerek ona göre hareket edersek ve İlahi nizama bağlanırsak hepimiz ve tüm insanlar dünya ve ahirette kurtuluşa ermiş oluruz aksi takdirde İlahi adaletin gereği cezalandırılırız.
İlahi kanun nedir? İnsanlar bu kanunu biliyorlar mı? u kainatı yaratan Allah son din olarak İslam dinini insanlığa göndermiştir ki insanlar mahkeme-i kübrada İslami esaslara göre muhakeme edilsinler.
Bu hakikate inananlar olarak biliyoruz ki, Allah(cc) Hz. Muhammed'i (sav) aleme rahmet olarak göndermiştir. “Canlı cansız tüm mahlukata Hz. Muhammed (sav) rahmet olarak gönderilmiş”. Rahmetin anlamı; mahlukata zarar veren her şeyin defi ve faydalı olanın celbidir.
Bahçevanın yetiştirdiği gül bahçesini her türlü haşarat ve yabancı otlardan koruyarak, bahçenin gelişmesi için sulayarak itina göstermesi gibi Allah(cc) da yarattığı mahlukatını zarardan koruması ve kendilerine faydalı olanı bahşetmesi için Hz. Muhammed'i (sav) onlara rahmet olarak göndermiştir ve onlara Kur'an'ı indirmiştir.
İnsanlık aleminin, yaşadığımız bu dönemde İslam'a ve İslam'ın özünde bulunan bu rahmete her asırdan daha çok muhtaç hale geldiği bir gerçektir. Bu gerçekten hareket ederek İslam'ı doğru bir şekilde tebliğ etmenin ve İslam'ı tebliğ için her türlü fedakarlığın yapılması büyük önem taşımaktadır. İslam'ı ve İslam'ın içerdiği maddi ve manevi refahını herkese tebliğ etmek farzı aynidir. Zira insanların İslam'ı bilmemeleri ve ondan uzak olmaları büyük bir hüsrandır. İslam'a davet etmenin vucubiyeti İslam'ı bilen her kişinin bildiğini herkese ulaştırmasını gerekli kılmaktadır.
Resulullah(s.a.v) buyuruyor: “kişinin kendine istediğini kardeşine istemediği sürece (kamil) iman etmiş sayılmaz”.
Hakka karşı mücadele eden geleneksel düşmanların var olduğu bir gerçektir. Sadıklar şer'i sorumluluklarını yerine getirerek Hakkı en güzel bir şekilde tebliğ etmezlerse geleneksel düşmanlarının önüne geçemezler ve onların tahribatlarını önleyemezler.
Din düşmanlarının tahribatları sonunda insanlar İslam'dan uzaklaşıp hakiki İslam'la alakası olmayan fesadı def etmeyen ve akılla bilimle alakası olmayan bir İslami anlayışa sahip olurlar. Bundan dolayı dava ve irşat görevi büyük zaruret kerb etmiştir. İslam'ı bilen her sadık Müslüman bu görevi kendi imkanları ölçüsünde yerine getirmelidir.

e-mail: info@turkislambirligi.org