12 Mart 2009 Perşembe

Cahit BABUNA

Uyuşturucu ile Mücadele Derneği Başkanı ve Tıbbiyeliler Cemiyeti üyesi olan Prof. Dr. Cahit Babuna, aynı zamanda Yeni Mesaj gazetesi yazarlarındandır. İcmal Dergisi Yayın Kurulundadır.

TÜRK - İSLAM BİRLİĞİ
İnsanların yaradılışları itibarıyla etrafındaki manevi ve maddi etkiler ona bir şekil vermektedir. Doğuştan sonra, yeni doğan bebeğin kulağına önce EZAN okunmaktadır. Bu ezan her Müslüman ailede doğan çocuğa tatbik edilmektedir. Bunun manası ise, hem İslam mensuplarının çocuğu olmak, hem de tüm yaşamının, bu prensiplere – İslam'a, doğruluğa, dürüstlüğe,sevgi ve iyiliklerle dolu olması için, maneviyatına konulan, bir nevi temel taşı olmasıdır.
Bunun dışında insan hayatı bir gün elbette sonlanmaktadır. O zaman o kimsenin defnedilmesinden önce cenaze namazı kılınır. Cenaze namazının ezanı o anda okunmaz. Çünkü o ezan bebeğin, doğumundan sonra zaten kulağına okunmuş bulunmaktadır. Böylece, doğrudan cenaze namazı kılınır. Bununla, aslında insan ömrünün, okunan ezanla- namaz arası kadar uzun- veya - kısa olduğunun ifade edilmesi, felsefi olarak insanlara bildirilmiş olmaktadır.
Daha sonra, Ailesi Ona önce bir isim vermektedir. İsmin verilmesinde ailenin TÜRK- MİLLİ ve İNANÇ kimliği büyük rol oynamaktadır.


Mesela Türkiye'de doğan TÜRK – Müslüman çocuklarına , genellikle verilen ismin özelliğinde, Türk lisanına uygun ve titizlikle seçilen isimler arasından, (Bebeğin anne ve babası) en çok beğendikleri ve önem verdikleri özellikleri taşıyan, bir yakınlarının veya , tarihte ve Devlette, veya cemiyette bulunan ünlü bir kimsenin adını vermeyi tercih ediyorlar.
Mesela klasik isimlerimizin Manaları çoğu kez Arapça olan kelimelerden, Din- vasıfları isimlerden oluşmaktadır.. Ahmetler, Mehmetler, Muhammetler, Hasanlar, Hüseyinler ve benzeri isimler Türkiye'de en çok kullanılan isimler arasında yer almaktadır. Bunun yanında öz-Türkçe'ye dönük yeni isimler de, daima iyilik, dürüstlük, sadelik, gelişmişlik veya felsefi bir manaya yönelik olmaktadır.
Kısacası Türk çocuklarına dini-ve insancıl vasıflar taşıyan isimler verilerek zaten, daha başlangıçta bir TÜRK – İSLAM Birliği ve İYİ İNSAN vasıfları oluşmuş olmaktadır.
KİMLİĞİMİZİN GELİŞMESİ

İnsan kendisi için bir bireydir. Ama aynı zamanda toplumun da bir mensubudur. Onun için kendi kimliğinin olmasıyla beraber toplumun da kimliği büyük önem taşımaktadır.
Bizim kimliğimizin temel taşlarından biri TÜRK olmamızdır. Onun yanında aynı zamanda İSLAM mensubu olmamızın da diğer en önemli unsurlarımızdır. Bu iki kavram bizi bütünleştirmekte ve özdeşleştirmektedir. Bu iki unsur birbirini tamamlamakta ve bize tam bir TÜRK – İSLAM kimliği vermektedir. Böylece tüm hayatımız bu kimlikle doğuştan itibaren başlamakta ve yaşamımızın sonuna kadar devam etmektedir. Hayattaki tüm zorluklar bu kimlikle atlatılmakta ve yenilmektedir.

Bu iki unsur ayrılmaz bir bütünlük şeklinde devam ettiği müddetçe hayattaki başarılarımızın da devam etmesinde büyük bir güç katmaktadır. Bu güçle ve enerjiyle insan maneviyatının ve kimliğinin daima sağlıklı olması için bir nevi teminatı sayılmaktadır. Maneviyatsız insanın gelişmesi ise daima eksik ve yetersiz olmaktadır. Bu tür insanlar başarılı olsalar da, bu başarı yarım kalmakta veya sadece tahrip edici olmaktadır.
Günümüzdeki insanlığın büyük çapta saldırgan, vahşi, zorba, tahrip edici ve yıkıcı olması da bir nevi kimliksiz olmasına bağlı kalmaktadır. Aslında bu olumlu ve pozitif unsurlar, insanı insan yapan en önemli ve temel yapı taşlarıdır. Kimlik ve Manevi temel unsurları yapı mayalarında bulunmayan, veya noksan olan insanlar ise, sadece maddeye tapar ve günlük olaylara dönük bencil yaşamaya çalışır.
Bu insanlar-uzun vadeli düşünemez veya sadece kendine dönük düşüncelerin esiri olur. O tür insanlardan oluşan toplumlar dünya için büyük tehlike oluşturur. Çünkü onlar bir nevi hasta gönüllü, kalpli ve beyinli olurlar! Bu vasıflar ise onları daima olumsuzluklara iter. Onlar zaten hiçbir zaman olumlu düşünemezler. Allah onlardan insanları ve insanlığı korumasını niyaz ederim.