7 Mart 2009 Cumartesi

Mustafa ÖZCAN

1962 yılında Bolu’da doğdu. Kahire El Ezher Üniversitesi’nde öğrenim görmüş olan Özcan, “Irak Dosyası”, “Ezanla Kuran Tartışmaları” adlı eserlerin yazarıdır. Halen Yeni Asya gazetesinde dış politika yazarlığı yapmaktadır.
İSLAM BİRLİĞİNE NİÇİN MECBURUZ ?

Dünyanın bütün akilleri yeniden dünyanın bu sarkık dengesini tamir etmekle yükümlü ve mükelleftirler. Bunun yolu da, İslam birliğini ihya etmekten geçiyor. İslam birliği herkesin ve bütün bir beşerin lehinedir

14 yüzyıllık tarihi boyunca Müslümanlar, zaman zaman parçalanmışlık görüntüsü sergilediler. Bu görüntü, el'an da devam etmektedir. 14 yüzyılın sadece 4 yüzyılı bir nevi esaret ve fetret altında geçti. Onun dışında Müslümanlar, ötekiyle ilişkilerde daima galip ve muzaffer vaziyette idiler. 4 yüzyıllık dilimin yarısına tekabül eden 200 yıllık dilimde, Müslümanlar peşpeşe Haçlı ve Moğol saldırılarıyla boğuştular. İstilalara karşı direndiler. Haçlı ve Moğol saldırılarının bugünkü simetrik diliminde; modern zamanların faciası ise sömürgecilik olagelmiştir.
Bunun da 200 yıllık bir geçmişi vardır. Napolyon Bonapart'ın Mısır'a vaki hamlesinden sonra İslam alemi, her parçasında Batı istilasıyla karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı'nın gerilemesi ve çözülmesinden sonra Batı saldırıları kısmen durmuş gözükse de, büyük felaketin ardından ( Osmanlı'nın çöküşü) İslam dünyasında bir tevaif-i müluk dönemi ve modeli hortlamıştır. Adeta Endülüs'ün son günleri geri gelmiştir. İber Yarımadası'nda da fırka devletleri (düvel-i tevaif) 22'ye kadar ulaşmıştı. Ne raslantı ! Bugün de Arap dünyası tam 22 pareden müteşekkildir. Ama milli hasılasının mecmuu bir İtalya veya 40 milyonluk İspanya'nınki kadardır! Modern düvel-i tevaif'in son günlerinde İslam alemi, yine yaslı ve modern Haçlı ve Moğol saldırı ve istilasıyla karşı karşıya...
Bir Timuçin veya Cengiz hayranı olarak Stalin ve halefleri, kendilerini İslam alemini yağmalamaya vazifeli ve memur addettiler. Moğol kurdu bu defa Kızıl Kurt olarak yeniden doğmuştu. En son ilerlemeleri Afganistan'da durdurulabildi. Ama onların durduğu yerden akınlarına Haçlılar devam ettiler. Moğolların Aynu'l Calut'u yaşanmadı ama aynı coğrafyada bu kez modern haçlı taarruzları başını gösterdi. Afganistan'dan sonra Irak'ı hedef alan bu akınların nerede duracağını ise sadece Allah bilir. Bütün bu işgal ve istilaların nedeni Müslümanların birlikten yoksun oluşları ve parçalanmışlıkları idi. Parçalanmışlıkları ve biraraya gelememeleri de muzdarip bulundukları manevi hastalıklardan ileri geliyor. Kıskançlık, çekememek, büyüklük taslamak, baş çekmek ve düşen kardeşinin yardımına koşmamak gibi. Bütün bu ince manevi hastalıklar veya iç bünyeyi kemiren illetler maddi-manevi gerilemeyi de beraberinde getirmiştir.
Peki, nedenleri bu olan parçalanmışlığın İslam alemine ve dünyaya faturası ne olmuştur?
İslam aleminin perişaniyeti ve dağınıklığı, dünyanın dengesinin sarsılmasına ve istikrarsızlığına neden olmaktadır. Zira, dünyayı taşıyan ayaklardan biri olan İslam alemi ayağı tökezlemiş ve kırılmıştır. Bu ayağın behemehal tamiri gerekir. Aksi taktirde, dünyanın dengesinin sarkık kalmasına vabeste olacaktır. İslam alemini dünya dengesinin sadece ayaklarından birisi olarak görmek de haksızlık olabilir. İslam alemi dünya evinin çatısı ve kubbesidir. Kubbe ve çatı paramparçadır. Dünyanın selameti adına kubbenin yeniden onarılması zarureti hasıl olmuştur. Aksi taktirde, İslam aleminin gaybubeti ve yokluğu adeletin ve dengenin yokluğudur ve bu felaket dünyanın sonunu getirmeye adaydır. İslam dünyasının dünya arenasında yokluğu ozon tabakasının delinmesinden daha vahim bir fiziki ve metafiziki olaydır. Daha da risklidir.
Bu itibarla, dünyanın bütün akilleri yeniden dünyanın bu sarkık dengesini tamir etmekle yükümlü ve mükelleftirler. Bunun yolu da, İslam birliğini ihya etmekten geçiyor. İslam birliği herkesin ve bütün bir beşerin lehinedir. Ama görev de bizimdir. Çünkü, adalet ve bağımsızlık bir lütuf değil haktır ve verilmez, alınır...

e-mail: info@turkislambirligi.org