20 Mart 2009 Cuma

Afet ILGAZ

Afet Muhteremoğlu Ilgaz, 2 Ocak 1937 tarihinde Çanakkale/Ezine’de doğdu. İlköğretmen Okulu’nu, Çapa Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Klasik Diller Bölümü’nü bitirdi. İzmit’te başladığı Türkçe öğretmenliğini kısa bir süre İstanbul’da sürdürdü. Sanat hayatına, İstanbul dergisinde yayımlanan (1956) öyküleriyle başlayan Âfet Ilgaz, 1965 TDK Hikâye Ödülü’nü kazandı. Milli Gazete de yazarlık yapmaktadır.

TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ
Tanzimat'tan beri, Türk aydınlarını meşgul eden bir mesele vardır. İslam dünyası neden bu halde, Batı dünyası o halde?
Batı'nın bugünkü zenginliğinin bir “sömürgeci” zenginliği olduğunu kimseye anlatamazsınız. Rasyonel tavırları, metodik çalışmaları falan da bu ilerlemede rol oynamıştır ama bu eksik bir ilerlemedir. Hatta iddia edilebilir ki yanlış bir ilerlemedir. Çünkü asla, insani değerlere dayanmamaktadır. İnsani değerlerden en çok laf eden onlardır ama ülkelerdeki iç tehditlerin oluşmasında kullanarak batıllaştırmışlardır. Bizde insan haklarını kullandıkları gibi.
Savaşları çıkaranların daima Batı olduğunu görmüşüzdür. Haçlı Savaşlarından tutunda Dünya Savaşlarına kadar, yirminci yüzyıldaki bütün savaşlar için, bu söylenebilir. Çünkü Batı uygarlığının temelini teşkil eden bir yapıdır. Bu yapılanma, Hristiyan değerlerini de değiştirmiş reformasyon adı altında batıllaştırmıştır. Dünyanın binlerce senedir işlediği ve yaşadığı bir serüvendir bu ve iki binli yıllarda bütün korkunçluğu ile açığa çıkmıştır. Arz-ı Mev'ud hedefine kilitlenmiş ve Hristiyan inancını ve buna bağlı olarak medeniyet ve kültürünü de şekillendirmiş olan bu siyasi, tarihi, dini değişimler dünyayı açlığa, sefalete, köleciliğe, ıstıraba boğmuştur. Buna modern çağda sömürü denilmiştir. Bütün dünya bu sömürüye maruzdur.
Şimdi Türk Dünyasına da el atmış bulunuyorlar. Asya'daki Türk varlığı üzerinden Türk ve İslam Dünyasını kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Fakat “diyalektik” de işliyor. Türk Dünyasında hızlı ve bilinçli bir Müslümanlaşma almış başını gidiyor. Türk Dünyası da, Müslüman ülkelerde bu baskı ve zulümden, sömürüden yaka silken Hıristiyan Dünya ve Uzak Doğu ülkeleri de yeni alternatifler oluşturmaya, haysiyetli bir milletler birliği kurmaya çalışıyorlar.
Müslümanlık, temelinde barış ve adalet olan bir dindir ve sömürüye, köleciliğe, adaletsizliğe, işgallere bu anlamda temelinden karşı olan bir zihniyet, anlayış oluşturmaktadır. Kurulacak bir Türk-İslam Birliği, bu batıl medeniyetin dünyayı, insanlığı kuşatmasına engel olacaktır. Engel olmakla kalmayacak, insanın fıtratındaki barış, sükun, adalet isteklerine cevap verecektir ve buna bağlı olarak öncülük edecektir.
Avrupa'nın, Asya'nın, Afrika'nın, Güney Amerika'nın hatta aklı başında Hıristiyan Avrupa'nın mağdur ve mazlum ülkeleri, bu ideolojinin hakimiyetinden bıkmış olanlar, kendi milli politikalarını uygulamak isteyenler, bu, Türk-İslam Birliği olarak işe başlayan ve gerçek Yeni Dünya Düzeni olan adil düzenin akıllı dostları olacaktır.