7 Mart 2009 Cumartesi

Nevzat YALÇINTAŞ

1933 yılında Ankara’da doğdu. Yüksek Ticaret ve İktisat okulunu bitirdi. Fransa Caen Üniversitesinde doktora yaptı. İngiltere Londra Üniversitesi London School of Economics and Social Sciences’de doçentlik çalışmaları yaptı. Nevzat Yalçıntaş DSİ, DPT’de yöneticilik yaptı. TRT genel müdürlüğü, Türkiye gazetesi başyazarlığı görevlerinde bulundu. AGİT AVRUPA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir. Halen İstanbul Milletvekillidir.


OSMANLI VE ADALET
Osmanlı Cihan Devleti'nin kuruluşunun 705. yıldönümündeyiz. 700. Yıldönümü geniş bir şekilde kutlanmıştı. Osmanlı'yı anlamak bize sadece geçmişe ve parlak bir tarihe bakış derinliği, fikri uzlaşma ve özgüven duygusunun güçlenmesini getirmemeli ve fakat önümüzü, istikbâli de aydınlatmalıdır. Esasen tarih günümüze ışık tutan ve geleceği görebilmemize yardımcı olan bir ilim dalı değil midir? İşte bu bakış açısından Osmanlı'yı ele aldığımızda onun 21. Yüzyıla da ışık tutacak çok önemli temel değerlere sahip olduğunu görürüz. Hepimizin, ecdâdımızın devleti olan Osmanlı'yı da muhteşem yapan ve onu tarihin en uzun imparatorluklarından birisi haline getiren de esasen bu medenî değerler olmuştur.
Osmanlı'yı tanımakla geçmişteki hatalarımızı düzeltip uzlaşm acı, olumlu, yapıcı bir düşünce zeminine kavuşmuş oluyoruz. Fakat onun değerlerini günümüze taşımak suretiyle 21. asrın insanlığına da evrensel bir mesaj sunulmuş ol acaktır. Osmanlı tarihi sadece bir geçmişten ibaret değildir. O'nun istinat ettiği temel değerlere bugünün toplumlarının ihtiy acı vardır ve bizlerin yapmamız gereken görevimizde bunları araştırıp bugünün insanına tanıtmaktır.

Osmanlı'yı ne kadar çok ve derinlemesine incelersek; anlarsak bu insanî ve medenî temel değerleri daha çok idrak eder ve daha sağlıklı bir toplum yapısına sahip olabiliriz. Ayrıca Osmanlı'nın bu sağlam devlet ve toplum değerlerini, biz Osmanlı mirasçılarının bugünün dünyasına anlatmamız herkes bakımından evrensel kıymeti olan bir hizmet teşkil edecektir. Osmanlı'yı ihtişamlı kılan, Osmanlı Medeniyet ve Kültürünü, en parlak yapan değerlerinin başında "Adalet" ve "İnanç Hürriyeti" gelmiştir.

Adalet
Osmanlı Cihan Devleti'nin en belirgin özelliği sorulsa buna belki de "Adalet üzerine kurulmuş bir devlet" denebilir. "Adalet mülkün temelidir" vecizesinin en fazla benimsenip uygulandığı bir tarih dönemi sorulsa bunlardan önde gelen birinin Osmanlı Devleti olduğu tereddütsüz söylenebilir. Bu "Adalet" duygusu bütün topluma mal olmuştur. Avusturya'ya sefer yapan Osmanlı ordusu erlerinin Macaristan kırsal kesiminde yedikleri üzüm salkımlarının paralarını küçük çıkınlar içinde bağ kütüklerine bağlayıp yürüyüşlerine devam etmeleri bugünün insanlarına ancak masal aleminde vukuu bul acak bir olay gibi görünüyor.

Esasen zulme dayanan bir devlet, bir kurum uzun ömürlü olamazdı. Osmanlı Cihan Devleti'nin bütün menfî faktörlere rağmen uzun ömürlü olmasının başta gelen sebebi adalet inancı olmuştur. Orta Avrupa ve başka yerlerdeki bazı yabancı bölgeler Osmanlı yönetimindeki "adalete" kavuşabilmek için kendiliğinden Osmanlı hâkimiyetini talep etmişlerdir.

İnanç Hürriyeti

Osmanlı Devleti' nin sınırları içinde çok çeşitli halkların din, dil ve kültürlerine gösterdiği saygı ve onlara tanıdığı tam insanî haklar bugün dahi örnek gösterilmektedir.Osmanlı Medeniyeti'nin en çok bilinen tarafı bu insan hakları yönüdür. Fakat bu konuyu daha da aydınlatarak 21. asrın insanlığına sunmalıyız. 500. Yıldönümü dolayısıyla 1492 İspanya'sından Museviler'in nasıl Osmanlılar tarafından kurtarıldığı kısmen dünya kamuoyuna anlatıldı. Aynı şekilde İstanbul'un Fethi'nde, öncesi ve sonrasında azınlıklara verilen her türlü haklar da dünyaya çok iyi anlatılmalıdır.

Bu parlak döneme ait inanç hürriyetinin hangi boyutlara sahip olduğunu gösteren belgeleri, Roma'daki "İnanç Hürriyeti" Milletlerarası Konferansı'nda açıkladığım zaman 400'e yakın delege topluluğu hayret ve hayranlık içinde kalmışlardı. Osmanlı ecdadımızla sadece öğünmeyelim, onları örnek alalım ve dünyaya anlatalım.