7 Mart 2009 Cumartesi

Selahattin ÖZGÜNDÜZ

Türkiye Caferileri Lideri.
TÜRK- İSLAM BİRLİĞİ

Bu makalenin muhatabı Müslümanlar olacağına göre, her ümmet gibi her şeyin üstünde bir taptığı, bir tanrısı vardır (Herkesinkinden daha yüce). O, bir zamanlar Musa (a.s)'nın kavmine buyurduğu gibi, (Bakara/54), “Ey Müslümanlar! Bölük bölük olup birbirinizi öldürün, birbirinizle çarpışın” buyurmuşsa, o zaman kimin ne haddine ki O'na tapanlara, “tanrımızı dinlemeyin, siz kardeşsiniz birbirinizle çekişmeyin, savaşmayın; birlik olun” diyebilsin?
Her semavi din mensupları gibi bunların da bir Peygamberi vardır. Tanrılarından sonra sözü en geçerli olan O'dur. Şayet O: “Ey Ümmetim! Başka düşman aramayın; asıl siz birbirinizin düşmanısınız, vuruşun birbirinizle” buyurmuşsa, artık kimsenin Müslümanları dostluğa, kardeşliğe ve birliğe çağırma hakkı yoktur. Ayrıca ümmet birbiriyle çatışmanın gerekliliği konusunda icma etmişse, fertlerin birlik çağrısı hükümsüz kalır.

Akl-ı selimin gösterdiği yol, milletin birbiriyle çatışıp savaşmasıysa, dostluk ve birlik için çalışmak akılsızlık olur. Hayır efendim! Müslümanların taptığı tanrı Allah'tır; O'nun kelamı Müslümanlar için en yüce ve en geçerli kelamdır. O (c.c.) da Müslümanlara kardeş olduklarını, hep birlikte Allah'a yönelmelerini, “Ben Müslüman'ım!” diyene, “Değilsin!” dememelerini, top yekûn Allah'ın ipine sarılmalarını, barış içinde olmalarını, kötülük ve düşmanlık üzere değil, iyilik ve takva üzere güç birliği yapmalarını, bölük bölük olmamalarını, Allah yolunda, kurşundan yapılmış surlar gibi bir safta birliklerini sağlamlaştırmalarını, barışı bozan haksız zorbalara karşı gerekirse güç kullanarak barışı tesis etmelerini ve birbirlerine karşı şiddet bir yana, incitici laflardan bile kaçınmalarını emretmişse; (ki etmiştir.)

Müslümanların, ümmeti olmaktan şeref duydukları Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) onlara bir olmalarını, birine yapılanı tümüne yapılmış saymalarını, birinin derdini hepsinin derdi olarak hissetmelerini, “İmdat!” diyen Müslüman'ın feryadına koşmalarını, başkalarına karşı tek yumruk olmalarını, kendileri için dilediklerini bütün kardeşleri için dilemelerini, kendileri için reva görmediklerini kardeşlerinin hiçbiri için reva görmemelerini, Müslümanların arasını bozmanın onları cennetten uzaklaştıracağını, arabulmanınsa bütün oruç ve namazlardan fazilet bakımdan daha üstün olduğunu buyurmuşsa ; (ki buyurmuştur.)

Akl-ı selim de dirliğin birlikte olduğunu diyorsa, bunca düşmana rağmen Müslümanların birbiriyle düşman olmaları ancak felaket getirir diyorsa, birlik üzerine Selahattin Özgündüz'ün diyecekleri bunlardan daha mı geçerli olacaktır?! Elbet ki Müslümanlar için Allah (c.c) ve Resulünün (S.A.V) sözünden daha geçerli hiçbir söz olmaz.

Onları bile dinlemiyorlarsa, onların yerine başka mürşitler(!) seçmişlerse, bu mürşitlere mürid olmayan ve İslam'ı onların yorumladığı gibi yorumlamayan Müslümanları “düşman” olarak değerlendiriyor; hatta küfrüne hükmedip katline ferman çıkarıyorlarsa ve her güruh kendini veya mürşidini “hakkın mutlak mümessili” olarak görüp, birliğin ancak onun etrafında ve onun koyduğu kurallarla oluşturulması gerektiğine inanıyorsa, birlik çağrıları havada kalır.
İşte cevabımı geciktiren sebep budur. Uzun uzun düşündüm. Ama ümitsizliği yüce kitabımız bize yasaklamıştır.
Öyleyse temenni mahiyetinde diyorum ki: “GELİN EN ÖNEMLİ MÜŞTEREĞİMİZ OLAN ALLAH (C.C) PEYGAMBER (S.A.V) VE AHİRET İNANCINDA PEYGAMBERİN TEBLİĞ ÜCRETİ OLAN EHL-İ BEYT SEVGİSİNDE (ŞEYTANIN FISILDADIĞI DÜŞMANLIKLA DEĞİL) KUR'AN'IN EMRETTİĞİ KARDEŞLİK DUYGULARIYLA BİRLEŞİP KUCAKLAŞALIM. BU İNANÇ VE DUYGULARA ZARAR VEREN HER ŞEYDEN UZAK DURALIM. İŞTE O ZAMAN ALLAH'IN RIZASINI, RAHMETİNİ VE NUSRETİNİ KAZANACAĞIZ, PEYGAMBERİMİZİN MÜBAREK GÖNLÜNÜ HOŞNUT EDECEĞİZ VE BU ZİLLETTEN KURTULUP ALLAH'A, RESUL'ÜNE VE MÜMİNLERE AİT OLAN İZZETİMİZİ YENİDEN KAZANACAĞIZ!”

Allah birlik için çalışanlara yardım etsin, birliğimizi bozmaya çalışanlara fırsat vermesin!.
Saygılarımla…