7 Mart 2009 Cumartesi

Selahattin YAZICI

TİYEMDER Genel Başkanı (Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği) .1959 yılında Trabzon’da doğdu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenim görmüş olan Yazıcı, Milli Türk Talebeler Birliği ve Akıncılar Başkanı’dır.


ÇARE'YE ÇAĞRI…
İnsana dıştan veya içinden gelen ve onu yönlendiren duygu ve düşüncelerin iki ana kaynağı vardır: Allah(CC) ve O'nun tarafından lanetlenen şeytan… Güzel duygu, düşünce, faaliyet ve eylemlerin kaynağı Allah(CC)'tır. Bu istikamette (DOSDOĞRU) Allah(CC) has kuvvetlerine yardımlarını esirgemez.

İnsan ve cin şeytanları ise İnsanoğlunu Allah(CC)'ın yolundan ve birliğinden uzaklaştırmak için gayret eder. Onun aklına olmadık düşünceler, kalbine ve beynine de olumsuz duygular sokarlar.
İnsanoğlu (Adem'in çocukları) bu iki zıt yönlendirme arasında doğru olana kulak verip onu rehber edinmekle yükümlüdür.Aklın yolunu ilâhi istikamette kullanmakla şeytâni yolda kullanmak iki kutbun da kıyâmete kadar mücadelesini kaçınılmaz kılar. Bu istikamette her grup ya da camia bir koruma ve korunmayla beraber bir güç merkezi oluşturma gereğini hisseder. İşin tam bu çıkış noktasında Allah'ın mutlak ve değişmez bir kanunu bizi sarar, bizi yani Müslümanları, hem de öyle bir kanun ki çok açık, net te'vil ve yoruma yer bırakmayan emirlerden biri: “Ancak, İnananlar (Müminler) kardeştir..”1 Baştan sona analiz edildiğinde İslâm'ın ana kaynaklarında (Kur'an-ı Kerim ve Hadisler) yoğun bir şekilde bu emri destekleyen buyrukları görürsünüz. Peki bu kardeşliğin gerekleri nelerdir? Sebep-sonuç ilişkisiyle izaha çalıştığımızda önümüze İSLAM KARDEŞLİĞİ ve doğal olarak da İSLAM BİRLİĞİ'ni konuşmak, düşünmek ve oluşturmak mecburiyeti çıkar.

İSLAM BİRLİĞİ; Her alanda TEVHİD'i yani birliği emreden bir sistemin olmazsa olmaz “GÜÇ MERKEZİDİR”. Dünyanın her yerinde azınlık muamelesi bile görmeye hasret Müslüman Toplumların yegane İLACI da budur.

İslam Birliği önce anlayışların inkilâbında, ”yenilenmesinde” başlamalıdır, sonra kurumsal ihtilaflar “noksansız, hatasız yalnız ALLAH'tır” şuuruyla bir gece gibi örtülmeli, görmezlikten gelinmelidir. Bu şekil ve şartla kurumsal birlikteliğin de sağlanmasından sonra Özel ve Tüzel kimliklerin çatısı kurulmalıdır. Bu çatı SİYASİ BİRLİKTİR. İslam kanadında bunun adı da İSLAM BİRLİĞİ'dir.

Bütün bu yaşanan insan israfı ve zulüm ortamında bu birlik “İNSANLIKTAN NASİBİNİ” alanların birlikteliğidir. Yani Hidâyet Birlikteliği. HİDÂYETİ olmayanların bunu anlamaları mümkün değildir. Bu ana fikir ve mutlak emirlere rağmen “Ümmet Bilincini”saçının ucundan ayağının ucuna kadar hissetmesi gerekenler bütün bu kanunlara inat direnmekteler.
Bilenlerle bilmeyenler aynı tarzın girdaplarında ezilip horlanmakta, sefalet içinde olmalarına rağmen lâkayt davranmaktalar. KARDEŞİZ; Çünkü mutlak Hakim(CC) öyle buyuruyor. Öyle de istiyor. Peki size ne oluyor da olması gerekenden uzaklaşıyorsunuz?

Farklılıkları birlikteliğe götürecek, Ayrılıkları ortadan kaldırıp bir binanın tuğlaları gibi onları inanç çimentosuyla kaynaştıracak yol bu yoldur ve bu yol DOSDOĞRU yoldur.

1 Hucurât suresi 49/10