7 Mart 2009 Cumartesi

Tarkan YAVAŞ

1968 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğrenim gördü ve İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü “Siyasi Tarih: Ortadoğu, Balkanlar ve Asya Gelişmeleri” bölümünde Yüksek Lisans yapan Yavaş, aynı zamanda işadamıdır.

Bilim Araştırma Vakfı BaşkanıSayın Tarkan Yavaş'ın 09/10/2004tarihinde Sepetçiler Kasrı'nda düzenlenen

“OSMANLI VİZYONU İLE, TÜRK İSLAM DÜNYASINA TÜRKİYE ÖNCÜLÜĞÜ ve BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ KRİTİĞİ”

adlı konferansta yaptığı konuşma:

Öncelikle hoş geldiniz diyorum, şeref verdiniz.
Hepinizin bildiği gibi dünya zor bir dönemden geçmektedir. Türkiye'nin etrafında çok ciddi olaylar gelişmektedir. Türkiye de bunlardan bağımsız değildir. Dünyadaki terör, meydana gelen kargaşa ve zulüm ortamı elbette ki bizleri de yakından ilgilendirmektedir. Bu sebeple bugün, Türk Milleti olarak bizler gerekli tedbirleri almalı, bir araya gelmeli ve hep birlikte, bir ağızdan milli ulusal birliğimizi ortaya koymalıyız. Eğer biz bunu yapmazsak, bir araya gelip milletçe birlik içinde olmazsak çok daha kötü şeyler Allah korusun, milletimizin ve tüm dünyanın başına gelebilir.
Bütün Türk Dünyası'nda ve İslam Alemi'nde bugün yaşadığımız karmaşa ortamının çok daha üstünde belalar, daha büyük kargaşalar meydana gelebilir. Böyle bir durumdan bizler sorumlu oluruz, bu millet sorumlu olur. Çünkü tarihimize baktığımızda, biz bu coğrafyayı yüzyıllarca barış içerisinde, kardeşlik içerisinde, hep beraber yaşatmış ve nizam vermiş olan bir imparatorluğun mirasçılarıyız. Ve biz bu bölgedeki manevi ve kültürel değerlerle ortak yapıdayız.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik yapısıyla, yetişmiş insanlarıyla tüm Balkanlara, Kafkaslara ve Ortadoğuya örnek olacak bir devlettir. Bu bizim tercihimizin dışında, artık mecbur olduğumuz, sorumlu olduğumuz bir meseledir. Bizim yapmamız gereken, sevgiyle, şefkatle bir araya gelerek bir birlik oluşturmaktır. Önce Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti olarak bir araya gelip ulusal birliğimizi ortaya koymamız daha sonra da koskoca bir coğrafyanın, Türk Dünyası'nın, İslam Ülkeleri'nin bu birliğe katmamız gerekmektedir. Bu birlikteliğin çok acil bir şekilde hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Benim burada bahsettiğim, sınırların açılacağı ya da bir takım ülkelerin birleşeceği bir birliktelik değil, tamamen kültürel bir birlikteliktir ve dünyanın şu anki karışık durumuna bir an önce çözüm getirebilecek bir birlikteliktir.

Türkiye'nin Öncülüğü İstenmektedir
Burada, tabi ki kavramların içini daha da açmak gerekir. Türkiye Cumhuriyetine büyük görevler düşüyor derken, Türkiye elbette gurur içerisinde, kibir içerisinde değildir. Bunu mecbur olduğu için, sorumlu olduğu için ve hizmet aşkıyla yapacaktır. Dolayısıyla bu hiç kimseyi tedirgin edecek bir hadise değildir. Osmanlı'yı örnek verirken kastettiğimiz; Osmanlı'nın yüzyıllarca bu kadar etnik gurubu, dini, bir arada yaşatabilmesidir. Bunu yapabilmesidir. İşte bizim örnek aldığımız budur. Şu an biz yaptığımız temaslarda, izlenimlerimizde İslam Dünyası olsun, Türk Dünyası olsun çok geniş bir coğrafyanın Türkiye'nin öncülüğünü istediğini görüyoruz. Gerçekten bu coğrafyada sıradan vatandaştan, en üst seviyedeki yöneticilere kadar birçok kişi Türkiye'nin öncülüğünü, bu konuda ehil olduğunu ve tarihte bunu gösterdiğini defalarca bizlere aktarmışlardır.
Biz buna millet olarak tek bir yürekten inançla sahip çıkarak şunu söylemeliyiz: “Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Milletçe, Devletçe hep beraber bu birlikteliğin öncüsü olmaya niyet ettik. Sizler de bize katılın. Çünkü bu bizimki bir şefkat, bir sevgi birlikteliğidir ve tüm dünyayı kapsayacak bir birlikteliktir.”
Bugün dünyada meydana gelen terörden, kargaşadan kimse bağımsız değildir. Amerika Birleşik Devletleri' de terörle büyük mücadele içerisindedir, Avrupa Birliği de, İsrail de, Rusya da öyle. Hiç devletin gücü bu sorunların altından tek başına kalkmaya yeterli değildir. Dolayısıyla mevcut durum bizi 21. yüzyılda bir birlikteliğe doğru sürüklemektedir. Tek yapmamız gereken bunu biraz hızlandırmak, biraz çabuklaştırmak, meydana gelen ölümleri, yaralanmaları ve birtakım saldırıları sonlandırmaktır. Biz buradaki insanların bunun için bir çekirdek oluşturacağına inanıyoruz ve bu birlikteliği, daha da genişleterek tüm ülkeye, tüm coğrafyaya yaymak yolunda hep birlikte ilerleyeceğimizi inanıyoruz.
Bunu sadece bir gönül birlikteliği olarak düşünüp insanları sevgi ve muhabbetle bir araya getirmeliyiz. Bu nedenle böyle bu birliktelik Amerika'yı ya da Avrupa Birliği'ni rahatsız etmeyecektir, her kesimden insan için kolaylıkla kabul görecektir. Bu ülkelerin yazarlarına, yöneticilerine, halkına baktığımızda onların da hoşgörü, barış ve huzur getirecek bir birliktelik istediklerini görüyoruz. Hepsi Osmanlı zamanında olduğu gibi bölgede bir istikrar özlemi içerisindedir.
Örneğin, İsrail Devleti vatandaşları şu an hiçbir şekilde rahat ve huzur içinde değildir. Dünyanın her bir noktasında ölüm tehlikesi ve korkusuyla karşı karşıyadırlar. Bir toplum bu kadar uzun süre cinnet ortamına dayanamaz. Mutlaka bunun çözülmesi gerekir. İşte biz bunu net bir şekilde iddia ediyoruz ki “bunun çözümü buradadır bu salondadır”. Biz eğer gerçekten inanırsak, farklı kesimlerden insanlar da olarak bir araya gelip bu sevgi birliğini oluşturursak, bütün dünyayı çok kısa bir sürede etkileyecektir içine alacaktır.

BAV Faaliyetleri Dünyaca Bilinmektedir
Bu düşünceler ışığında Bilim Araştırma Vakfı özellikle son altı yıldır dünya çapında ve Türkiye'de bir dizi konferanslar gerçekleştirmiştir. Türkiye'de bütün illerde, tüm ilçelerde bu konuları işlemiştir. Güney Afrika'dan Kazakistan'a, Kanada'dan Malezya'ya kadar bu konuları anlatmış, 1200'ün üzerinde konferans yapmıştır. 200'ün üzerinde kitap neşredilmiş ve bu yayınlar 70-80 ülkede yer almış, ayrıca bu yayınlar 40-50 dile çevrilmiştir. Bu çalışmalar devam edecektir. Bundan herhangi bir beklentimiz yoktur. Her hangi bir çıkarımız yoktur. Biz bu hizmetlerimizi, var olan sorunların bir an önce hallolması, bir an önce çözülmesi isteğiyle yapıyoruz, çalışıyoruz, çabalıyoruz. Zira aksi takdirde her geçen gün bizim için, Türkiye için, dünya için bir kayıp haline gelmektedir. Bu gün burada yaptığımız bu toplantının bütün Türk İslam Alemi için, Türkiye için hayırlara vesile olurken, 21. yüzyılda arzuladığımız barış ortamının tekrar yeryüzüne gelmesi için önemli bir adım olmasını Allah'tan istiyoruz.
Ben burada sözlerime son verirken toplantımıza iştirak ettiğiniz için hepinize tekrar çok teşekkür ederim. Saygılarımı sunarım.
Biz gerek görüşmelerimizde, gerekse izlenimlerimizde İslam dünyası olsun, Türk dünyası olsun çok geniş bir coğrafyanın Türkiye'nin öncülüğünü istediğini görüyoruz. Gerçekten sıradan bir vatandaştan,en üst seviyedeki insanlara kadar birçok kişi Türkiye'nin öncülüğünü, bu konuda ehil olduğunu ve tarihte bunu gösterdiğini defalarca bizlere anlatmışlardır.